Yüksek enflasyon eşittir fakirleşmek…
Tüketim analizi, para tarihi ve teorisi ve istikrar politikasının karmaşıklığı üzerine yaptığı araştırmalardan dolayı 1976 Nobel Ekonomi Ödülü’nü almış Amerikalı ekonomist Milton Friedman diyor ki; “Enflasyon her zaman ve her yerde parasal bir olgudur. Çünkü o, ancak mal ve hizmet üretiminden daha fazla artan para miktarı ile ortaya çıkar.” Yani üretim karşılığı olmayan para basımıdır diyor.
Enflasyon; sadece belirli bir grup ürünün fiyatının artması ya da, tüm mal ve hizmetlerin fiyatlarındaki tek seferlik artış yaşanması değil, fiyat artışlarının tüm fiyatlar için geçerli ve sürekli olması olarak tanımlanmaktadır. Bir başka ifadeyle enflasyon, para biriminin mal ve hizmetler karşısında alım gücünün sürekli olarak düşmesi yani, para biriminin mal ve hizmetlere kıyasla süreklilik arz eden değer kaybıdır.
Enflasyon, iktisadi tanımla fiyatlardaki artış, halk tanımıyla ise hayat pahalılığıdır. Son zamanlarda ülkemizin en önemli problemlerinin başında enflasyon, yani hayat pahalılığı gelmektedir. Mevcut iktidar ve iktidara bağlı Merkez Bankası yetkilileri, yüksek enflasyona sebep olarak artan gıda ve enerji fiyatlarını, küresel tedarik zincirinde yaşanan aksaklıkları ve tüm dünyada yüksek seyreden enflasyonist ortamı gösteriyorlar ise de, öne sürülen bu sebepler, resmi rakamlara göre ülkemizdeki enflasyonun dünyanın altıncı en yüksek enflasyonu olduğunu açıklayamıyor. Üstelik TÜİK tarafından açıklanan resmi rakamların genel itibarıyla vatandaşlarımız tarafından itibar görmemesi de ayrı sıkıntı.
Yüksek enflasyon ortamlarında en büyük sıkıntıyı ise, işçi, memur, emekli, asgari ücretli ve dar gelirli vatandaşlarımız çekiyor ve söz konusu kesimler her geçen gün fakirleşmeye devam ediyor.
Ekim ayında TÜİK tarafından açıklanan resmi enflasyon rakamlarına göre, TÜFE % 3,54, ÜFE % 7,83 artarken, yıllık olarak TÜFE %85,51, ÜFE yüzde 157,69’a ulaşmış. Bağımsız araştırma grubu olan ENAG (Enflasyon Araştırma Grubu)’a göre ise, TUİK’in hesapladığı % 85,51’lik enflasyon, %100 den fazla farkla tam % 185,34 olmuş.
Genel itibarıyla vatandaş gözünde inandırıcılığını kaybetmiş olan TÜİK’in enflasyon rakamları bile son 24 Yılın rekorunu getirmiş. İki enflasyon hesaplaması arasında % 100’den fazla farkın olması ise vatandaşlarımızın endişelerinde ne kadar haklı olduklarını ortaya koymaktadır. Gündemde olan haberlere göre 2023 yılı ocak ayından itibaren vergilere, cezalara, harçlara yapılması beklenen ortalama %122’lik zamlar göstermektedir ki, Türkiye Cumhuriyeti Devletini yöneten hükümetin enflasyonu % 122.
Böylelikle TÜİK’e göre bile, 2022 yılı ikinci altı ayı için 4 aylık enflasyon % 10,85 olmuş, kamu çalışanları ve emeklileri şimdiden 3,85 alacaklı hale gelmiştir. Maalesef, kasım ve aralık ayı enflasyon farkları da memur ve emeklilerin cebinden çıkmaya devam edecektir. TÜİK’in hesaplamalarının sahada gerçeklerle uyuşmamasının bedelini öncelikle aylığından başka geliri olmayan memur, emekli, işçi ile dar gelirli vatandaşlarımız ödemektedir.
Yüksek enflasyon ortamında memur, işçi, emekli, asgari ücretli gibi maaşından başka geliri olmayan kesimlerin maaşları her ay enflasyon farkı ilave edilerek ödenmelidir. Sabit ücretlilere verilen ücret artışının altı ayda bir yapılması sonucunda, genellikle ilk iki-üç aydan sonra enflasyon oranının altında kalan maaşın, faturasını sabit ücretli ödüyor. Vergi dilimlerinin sınırlarının cüzi oranda artırılmasıyla memurlar vergi dilimlerine daha hızlı girmekte ve maaşlarından kesilen vergi oranları artmaktadır. Bundan dolayı sabit ücretlilerin vergi dilimleri % 15 ile sınırlandırılmalıdır.
Yaşamımız için gerekli olan mal hizmetlerin maliyetinin arttığı, yaşam kalitesinin ve paranın değerinin düştüğü, altına, dövize talebin arttığı, gelir adaletsizliğinin arttığı, zenginin daha zengin fakirin daha fakir olduğu yüksek enflasyonu kim ister ki? Elbette kimse istemez.
Ancak, ülkemizdeki bazı gazete ve televizyon kanallarının yüksek enflasyondan bahsetmemesi, çözüm yolları konusunda vatandaşlarımızı bilgilendirmemesi ve sadece yüksek enflasyondan dolayı memura, emekliye, işçiye yapılacak olan enflasyon farkı zammını müjdeymiş gibi kamuoyuna sunmalarını anlamak mümkün değil.