Bulanık suda balık avlayan sendikacılar.

16.12.2022
A+
A-

Memur sendikacılığında geçtiğimiz yıl oynanan oyun, tekrar sahnede. Bu güne dek memur sendikacılığı adına hiçbir katkısı olmayan, siyasetin emir eri sendikalar sendikacılık yapamayınca hükümet desteğiyle üye kayıplarını durdurmak için çabalıyorlar. Kanun teklifi verdirmek için verdiğiniz çabayı keşke memurların haklarını düzeltmek için verseydiniz de, bir nebze de olsa memurların refah payı artsaydı. Memurun alım gücü her geçen gün düşerken, bazı dönemlerde asgari ücretin altında maaş alan memurlar olmuşken, vergi dilimlerinden dolayı memurun maaşının ağırlıklı bir bölümü vergiye giderken, sizin hesaplarınız halen bir iktidar değişikliğinde üyelerimizi nasıl kaybetmeyiz, çabasıyla uğraşmakta ve zamanınızı barajlar kurmakla harcamaktasınız. Endişeniz, bir eli yağda bir eli balda olan yaşam şeklinizden vazgeçememe korkunuzdur.

Geçtiğimiz yıl getirilen memur sendikalarında üye olan memur sayısı %1’in altında kalan sendika üyelerine her üç ayda bir ödenen sendika tazminatının ödenmemesi, 25 Ağustos 2021 tarihli Resmi Gazete ’de yayınlanarak yürürlüğe girmişti. Memurlara her üç ayda bir ödenecek olan 400 liralık sendika tazminatı sendikalılar arasında yüzde 1 üyeyi bulması şartına bağlanmıştı.

İlgili düzenlemeyi Danıştay 12. Hukuk Dairesi, sendikaların kurulmasının ve sendikal faaliyetlerin anayasal güvence altına alındığı, toplu sözleşme hakkı kapsamında, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin toplu sözleşme yapma hakkına sahip oldukları ve konuyla ilgili hususların kanunla düzenleneceğinin kurala bağlandığına vurgu yapılarak, toplu sözleşme hakkının, kamu görevlilerine kanunla yüklenen birtakım yükümlülüklerden kurtulma hakkı vermediği, kanunun belirlediği sınırlar dışında düzenlemeler yapma, birtakım hak ve yükümlülükleri kaldırma ya da bazı hak ve yükümlülükler koyma hakkı da vermediği, alınan kararın sendikal özgürlüğe müdahale oluşturduğu ve hukuka uygun olmadığına işaret edilmişti.

%1’lik barajın sendikalar arasında ayrıma yol açması, açıkça sendikal özgürlüğe bir müdahale oluşturarak sendikaların kuruluş amaçlarının gerçekleştirilmesini önleyici şekilde üye kaybına sebebiyet verecek nitelik taşıdığı gibi aynı hizmet kolunda çalışıp aynı işi yapan sendika üyesi kamu görevlileri arasında, sadece farklı sendikalara üye olmaları nedeniyle eşitsizlik yaratması itibarıyla çalışma barışını da olumsuz yönde etkileyeceğinden, dava konusu düzenlemede mevzuata ve hukuka uygunluk bulunmamaktadır. Diyerek, ilgili hükmün yürütmesini oybirliğiyle durdurmuştu.

Geçen yıldan bu güne ne değişti de, aynı teklifi yine gündeme getirdiniz?

Geçtiğimiz yıl, bulanık suda balık avlamayı seven siyasetin kontrolündeki sendikalar bu yılda aynı senaryoyu tekrar sahneye koydular. Yeni düzenlemeyle toplu sözleşme ikramiyesi için getirilmek istenen yüzde ikilik iş kolu örgütlenme şartıyla iktidar, sendika ve sendikaların üyeleri olan memurlara yönelik ayrıma gitmektedir. Bu durum, başta anayasamızın 51. Maddesinde yer alan sendika kurma hakkını ihlal ettiği gibi yine Türkiye’nin imzalamış olduğu uluslararası çalışma örgütünün 87 ve 98 sayılı hükümlerine de açıkça aykırıdır. Hem anayasamıza hem de imzalamış olduğumuz uluslararası hükümlere aykırılık taşıyan bu düzenlemede ısrar etmek, bağımsız ve özgür sendikal anlayışı yok etmek demektir.

Daha önce Danıştay’ın iptal ettiği bu düzenlemede ısrar etmenin amacı nedir anlamak mümkün değildir. Biliyoruz ki bu düzenleme TBMM’den geçerse Anayasa Mahkemesinden dönecektir.

İktidar yanlısı, siyasetin kontrolünde olan sendikaların yapamadığı sendikacılığı üye sayısı az olan sendikaların bazıları yapmak için çabalamaktadır. İstenen ülke de tek tip sendikacılık anlayışını getirmektir.. Anladığımız kadarıyla iktidar kendi yandaşı olan sendikaların dışında hiçbir sendikanın var olmasına tahammül edememektedir.

İnanıyoruz ki, Anayasa ve uluslararası sözleşmelere aykırı olan bu yasa, bir seçim arifesi olan bu dönemde geçmeyecektir.