Bir depremin ardından.
Bir gerçek var ki, deprem affetmiyor.
Ülkemiz deprem kuşağında. Depremler oluyor. Günlerce haftalarca konuşuluyor. Olabilecek yeni depremler, tedbirler, tekrar konuşuluyor. Tartışılıyor. Yorumlar yapılıyor. Ve zaman geçtikçe depremde yaşanılan tüm zorluklar unutulup gidiyor. Yıllar içerisinde geçen sürede ortada ne tedbir kalıyor? Ne önlem. Bir bakmışsınız 10 yıl önceye geri dönmüş,yine aynı konuları konuşuyoruz. Maalesef meydana gelen yeni depremlerde, eski depremlere göre değişen hiçbir şey yok.
Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi merkezli 7,7 ve merkez üssü Gaziantep’in Nurdağı ilçesi olan 6,4 büyüklüğündeki 10 ilimizi etkileyen, yerleşim yerlerimizi enkaza çeviren 10 binlerce vatandaşımızın hayatını kaybettiği depremlerin ardından en çok konuşulanlar, depremden sonra geciken müdahaleler, günler sonra gelen arama kurtarma ekipleri, daha da geç gelen çadırlar ve henüz tam manasıyla kurulamamış olan konteynerler.
İskenderun’da günlerce yanan liman, enkazların altında kalmış cesetlerin kokusu. Temiz su ihtiyacından, salgın hastalık tehlikesine kadar pek çok sorun önümüzde duruyor.
Bölgeye giden arkadaşlarımız anlatıyor. Özellikle Hatay ilimizin adeta hayalet şehir manzarasına dönmüş, insanlarımızın çaresizlik içerisindeşehirlerimizi boşaltıyor olması, ileride daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalmamızı kalmamıza sebep olabilir.
Hayatını kaybeden vatandaş sayımızın her geçen gün arttığı depremde, en çok konuşulan konuların başında AFAD’ın müdahale için emir beklemesi, 155 yıllık yardım kuruluşu olan Kızılay’ın depremde vatandaşlara çadır kurması gerekirken, çadır satması oldu.
Bu aşamadan sonra yapılması gereken deprem bölgesinin çok hızlı bir şekilde yeniden yapılandırılması olmalı ki, stratejik öneme sahip, özellikle Hatay ilimiz başta olmak üzere bölge boş kalmasın.
Peki ne yapılabilir?
Öncelikle, önümüzde seçim olması nedeni ile, kamu kaynaklarının ve yapılan yardımların popülist politika aracı olarak kullanılmasının önüne geçilmeli. Demokratik ülkelerde olduğu gibi, vatandaşlara doğru ve ayrıntılı bilgi vermekle sorumlu kurumlar oluşturulmalı ve bu kurumlar belli aralıklarla kamuoyunun karşısına çıkarak, kamuoyunu doğru bilgilendirmeli.
Deprem bölgesinde bulunan 10 ilimizin valileri, belediye başkanları ve o illerde bulunan, ticaret, sanayi ve ziraat odaları başkanlarından, sivil toplum kuruluşlarından oluşan koordinasyon kurulu oluşturulmalı. Şehirlerin yeniden inşası, yardım fonları, yatırım ödeneklerinin kullanım yetkisinin bu kurula verilerek, altyapı yatırımlarını, inşaat ve restorasyon işlerini, bu alandaki yardım ve teşviklerin nerelerde kullanılacağının kararını oluşturulan kurulun karar vermesi sağlanmalı. Yapılan işin denetlenmesi açısından da, böyle bir kurulun oluşturulmasında büyük yarar olduğunu düşünüyorum.
Bölgenin dinamik kalması için, tarım faaliyetleri desteklenmeli, tarımiçin gerekli olan tarım araçları, tohum, gübre gibi girdiler de, aynı koordinasyon kurulu tarafından çiftçilere ulaştırılmalıdır.
Bölgede Türk nüfusunun azalmasına fırsat verilmemeli. Bölgeye üretim yapan fabrikalar açılarak, özellikle orta Anadolu’dan ihtiyaç sahibi aileler bölgeye taşınmalı. Aş, iş sahibi yapılmalı.
Bölgedeki öğrenci yurtları açılmalı, zaman kaybetmeden örgün eğitime geçilmeli, ekonomi canlandırılmalı. Özetle deprem bölgesi için vereceğimiz mesaj; Devletimiz, milletimizle birlikte bölgede dimdik ayakta mesajı olmalı.