101.yılında, ilelebet Cumhuriyet.
Tarih, 28 Ekim 1923“Efendiler! Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz.”
29 Ekim 2023 Cumhuriyetin ilanı.
Cumhuriyet, toplumu ümmetten ulus, bireyi kuldan vatandaş konumuna yükselten bir yönetim şeklidir.
Adalet, doğruluk ve mütevazılıktan hiç ayrılmayan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde yoktan var edilmiş bir ülke, Türkiye Cumhuriyeti Devleti 101yaşında.
Vatan savunması yaparken hakkında idam fermanı çıkarılmış, elde yok, avuçta yok, yokluklar ve imkânsızlıklar içinde, en yakın arkadaşlarının bile hayallerinde olamayacak planlarını adım, adım uygulamaya koyduğunu, kurtuluş savaşımızın en şiddetli günlerinde eğitim kurultayına katılması ve konuşmasına karşılık, “şimdi sırası mı Paşam” diyenlere,
“çocuk, cehaletle savaşmak, düşmanla savaşmaktan kolay değil ki”
Cümlesiyle eğitimin ne kadar önemli olduğunu dile getirmesi, mebuslara zam yapılacağı zaman “aman dikkat edin öğretmen maaşlarından fazla olmasın” deyişini, yokluklar içinde gelecek planları yaparken Ankara’da kurduğu konservatuarı,
“her şey olabilirsiniz. Ancak, sanatçı olamazsınız” diyerek sanata verdiği önemi görmek ve bilmek gerek.
İnşaat işçileriyle yerde oturup soğan ekmek yedikten sonra onlara yemek göndermesini, Florya’da ayakkabı ve çoraplarını çıkarıp paçaları sıvayıp kumsalda yürümesini, balıkçıların sofrasına oturmasını, protokolden kaçıp, binlerce korumayla yürümek yerine tek başına halkın arasına karışmasını unutmamak gerek.
Florya’dan bir kaçamakla uzaklaşıp halkın arasına karışmak üzere Silivri açıklarında gezinirken, devletin haciz koyduğu öküzü yerine, eşeği ile tarla süren Halil Ağa’yı görüp, Florya’ya getirip “akşam milletin efendisi soframızı şereflendirecek” diyerek İstanbul’da ne kadar, vekil, Vali, Belediye Başkanlarını toplayıp, “biz devrimi böyle mi yapacağız” diyerek hesap sorduğunu görmek gerek.
Bir gün Dolmabahçe’den gizlice çıkıp, Topkapı Sarayı Müzesine gelen Gazi Mustafa Kemal Atatürk, henüz müzenin açılmamış olduğunu görmesi üzerine, kendisini müzede bulunan kapıcıya tanıtır, fakat kapıcı inanmaz, biraz şüpheyle bakar tek başına gelen Atatürk’e, “saat 9 olmadı, memurlar da gelmedi, Atatürk değil, kim olursan ol, bekleyeceksin” demesi üzerine; Gülümser, “haklısın” der ve bir kenara çekilip saat 9’a kadar bekler.
Yıl 1929, Ankara’da büyük bir yangın olur. Atatürk’ün birkaç kişiyle birlikte yangın yerine gitmesi üzerine, güvenlik tedbiri için nöbet tutan asker, kendisine doğru gelenlere; “Yangın yerine yaklaşmak yasak, yaklaşmayın!” diye bağırır. Askerin uyarısına dikkate almayan kişiler askere doğru ilerleyince, asker süngüsünü takar, “Yaklaşmayın yasaktır!” diyerek tekrar bağırır. O zaman öndeki atlı, “Peki, peki evladım.” Deyip, beraberindekilerle birlikte geri döner. O sırada yanındaki er ; “Ne yaptın hemşerim. Gelen Gazi Paşa idi, baksana” der. Askere alır bir korku. Fakat olan olmuştur. O zaman gazeteler az, televizyon zaten yok. Herkes Gazi Paşa’yı duyar ama nereden tanısın?
Komutanı askeri çağırır. “Gazi paşayı süngü takarak geçişine izin vermeyen sen miydin?” Der. Asker korku ve panik içinde, “evet komutanım” der. Komutan;“Aferin. Bu davranışın Gazi Paşa’nın çok hoşuna gitmiş, seni mükâfatlandırıyor, on günde izin vereceğiz, git köyünde gez” der.
Bunları anlattık ki, o günlerle bu günleri kıyaslayabilelim.
Eğer bu gün TBMM çatısı altında birileri özgürce konuşabiliyorsa bu Cumhuriyet sayesinde.
Cumhuriyet sayesinde her türlü ifade özgürlüğüne sahip olup, Cumhuriyet düşmanlığı yapanlara en güzel cevap Neyzen TEVFİK’ten; “Geldikleri gibi gitmediler. Kimi itini bıraktı, kimi bitini. Kimi de piçini bıraktı. Yoksa bu kadar şerefsizin bizden olması mümkün değil.”