Kamuda israf neden önlenemiyor?
Kamuda ki israfın önlenebilmesi için öncelikle kamu malına bakış açısının, yani anlayışın değişmesi gerek.
Kamu malına, “Devletin malı deniz yemeyen keriz” anlayışıyla bakarsanız israfın, çalıp çırpmanın, devlet malının yağmalanmasının önüne geçemezsiniz.
Bakış açınız “Devlet malında tüyü bitmedik yetimin hakkı vardır” şeklinde ise, kamu malının bir tek zerresine dokunamazsınız. Üç günlük ömrünüz de devletin milletin malını, menfaatlerini korumak için çırpınmakla geçer.
Kamuda yaşanan israf ile ilgili, İstanbul Planlama Ajansı (İPA) 17 Eylül 2024 tarihinde
“Türkiye’nin israf karnesi” diye bir çalışma yayınlamış
Dr. Ozan Bingöl ve Dr. Buğra Gökçe’nin katkılarıyla gerçekleştirilen araştırmanın sonuçlarına göre; özellikle kur korumalı mevduat (KKM) ve kamu-özel işbirliği projeleri gibi uygulamaların kamuya milyarlarca lira zarar verdiğine dikkat çekilmiş.
Rapora göre, Kur korumalı mevduat ile kamu iki yılda 1 trilyon 58 milyar lira zarara uğratılmış. Bunun sonucu olarak yıllar sonra Merkez Bankası hem vergi rekortmeni olamamış, hem de milyarlarca lira vergi ödeyememiş.
Kamu-özel işbirliği projeleriyle ise, kamu özel işbirliği uygulamalarına yapılan harcamaların gizlendiği, Sayıştay ve Dünya Bankası verileri araştırılınca garanti ödeme tutarlarının yatırım maliyetlerinin kat be kat üstünde olduğu vurgulanmış, Kuzey Marmara Projesinin Kınalı-Oda yeri kesimi örnek gösterilerek, yatırım tutarının 1 milyar 40 milyon dolar olmasına rağmen garanti tutarının, yatırım tutarının 2,4 katına ulaşıp 2,5 milyar dolar olduğuna da yer verilmiş.
Raporda, Kamu yönetiminde liyakat esasının göz ardı edilmesi, istisnai kadro uygulamaları, sınavsız atamalarla ehliyetsiz kişilerin üst düzey görevlere getirilmesinin, hizmet kalitesini düşürdüğü, maliyeti artırdığı da vurgulanmış. Ve, 19 yıldır bu konuda hiçbir iyileştirici adımın atılmamış olmasına da vurgu yapılmış.
Kamu harcamalarında, taşıt bakım ve onarım giderlerinde de, önemli artışın olduğu, taşıt bakım ve onarım giderlerinde son üç yılda meydana gelen artışın çok yüksek boyutlara ulaştığı belirtilmiş, 2021 yılında 670,3 milyon lira olan taşıt bakım ve onarım giderlerinin 2023 yılında 2021 yılına göre yüzde 410 artış gösterdiği belirtilmiş.
Merkezi yönetim bütçesinden yapılan ilan gideri harcamasının da, 2021 yılına göre 2023 yılında yüzde 372 oranında arttığı, aynı dönemde TÜFE’deki artış oranının yüzde 170 ve Yİ-ÜFE artış oranının yüzde 185 olduğu belirtilmiş.
İPA raporuna göre son yıllarda lojman kiralama uygulamalarının da yaygınlaştığı ifade edilmiş.
Sonuç olarak raporda;“Türkiye’de kamusal kaynakların verimsiz kullanımı ve israfı, hem ekonomik kaynakları tüketmekte hem de toplumun genel refahını olumsuz etkilemektedir. Raporda sunulan veriler, kamusal kaynakların daha etkin ve şeffaf kullanılmadığı sürece israfın önlenemeyeceğini göstermektedir. Kamu-özel işbirliği projeleri, faiz harcamaları, Kur Korumalı Mevduat ve liyakatsiz atamalar gibi alanlarda israf, kamusal kaynakların halk için kullanılmasını engellemekte ve devlet bütçesinin büyük kısmını boşa harcamaktadır. İsrafın önlenebilmesi için kamuda şeffaflık ve hesap verebilirlik mekanizmalarının güçlendirilmesi, denetim süreçlerinin etkinleştirilmesi ve uzun vadeli stratejik planlama yapılması gerekmektedir. Merkezi yönetimden yerel yönetimlere kadar tüm kamu yönetimi birimlerinde, halkın çıkarlarını önceleyen ve sürdürülebilir bir israfla mücadele politikası geliştirilmesi elzemdir. Aksi takdirde, israfın boyutları daha da büyüyerek ülkenin hem bugünü hem de geleceği açısından ciddi tehditler oluşturmaya devam edecektir.” Denilerek ülkemizdeki kamu kaynaklarının nasıl heba edildiği ortaya konulmuş.
Özetle; Devletin malı deniz, yemeyen keriz değil, devlet malında tüyü bitmedik yetimin hakkı vardır dokunulmaz.