Sağlıkta özelleştirmenin sonu, halk sağlığı sorunu.
Sivil Toplum Kuruluşlarımızın en önemli görevlerinden birisi de Devletimizin ve Milletimizin menfaatlerini korumak olduğunun asla ve asla unutulmaması gerektiğinin altını çizmek istiyorum.
Geçtiğimiz günlerde Muğla İlimizdeki bir hastanede, hizmet alımı yapılmış olan ileri görüntüleme merkezinde hastalara fazla radyasyon verildiği yada hiç ilaç verilmemesiyle ilgili hekimlerimiz tarafından tutulan tutanaklar, müfettiş raporları ve whatsap yazışmaları dayanak alınarak Cumhuriyet Savcılığımıza Suç duyurusunda bulunan BİRLİK SAĞLIK SEN Muğla İl Temsilcisi Abdullah Gül’e gösterdiği duyarlılıktan dolayı Türk Milleti adına teşekkür ediyorum.
Bu gün Sağlık hizmetleri sunumunda yaşadığımız pek çok olumsuzluğun ve sağlık skandallarının temelinde yatan, halk sağlığının geri plana atılarak, sağlık hizmetlerinin ticarileştirilmiş olmasıdır. Özellikle Sağlıkta Dönüşüm programlarıyla Sağlığı piyasaya terk eden politikalar bu gün halkın sağlığını tehdit eden boyutlara ulaşmasına sebep olmuştur.
Gün geçmesin ki, ülkemizdeki Sağlık hizmetleri sunumunda yeni bir skandal ortaya çıkmasın. Ortaya çıkan skandalların buz dağının görünen yüzü olduğunu da unutmamak gerekir.
Sağlık hizmetlerinde görüntüleme, laboratuvar, yemek vb. pek çok hizmetin özelleştirilmiş olmasıyla para kazanma önceliğinden dolayı pek çok etik değer maalesef geri plana atılmıştır. Ve özelleştirmelere karşı, Sağlık Bakanlığının kontrol ve denetleme mekanizmaları da bilerek ya da bilmeyerek yetersiz kalmaktadır.
Muğla’da bulunan devlet hastanesinde nükleer tıp hizmetlerinin özel bir şirketten satın alınması sonucunda bazı hastalara (tiroide görüntülemelerinde) gereğinden fazla dozda, bazı hastalara (kalp görüntülemelerinde) olması gerekenden daha az dozda radyoaktif madde verilerek ya da hiç verilmeyerek, hastaların hayatının riske atılmış olabileceği görülmektedir. Bu bir halk sağlığı sorunudur.
Eldeki verilere göre uzun süreden beri devam ettiği anlaşılan bu yanlış uygulamaların kaç hastanın kalp krizi geçirmesine, kaç hastada tiroit kanseri ve başka kanserlere neden olduğuna dair henüz yeterli veri olmasa da, yüksek dozda verilen radyoaktif maddenin etkisinin yıllar sonra ortaya çıkabileceği de düşünüldüğünde, gelecek yılları da ilgilendiren vahim bir tablo ile karşı karşıya olduğumuz pek çok hastaya zarar vermiş olunabileceğini konunun uzmanları ifade etmektedirler.
Ayrıca bazı tetkiklerde ucuz malzeme kullanılarak, Sosyal Güvenlik Kurumuna daha pahalı malzeme fatura edilmesiyle Sosyal Güvenlik Kurumu’nun dolandırıldığı, hastaya da daha az etkin maddenin verildiği iddiaları da mevcuttur.
Kurum doktorlarının tuttuğu tutanakla tespit edilen ve ortaya çıkan olayda, Bakanlık müfettişlerinin 15 Eylül 2024’te bakanlığa teslim ettikleri raporun, 2025 ocak ayında değerlendirmeye alınmış olmasıyla raporun aylarca gereğinin yapılmayarak sürenin uzatılması, ilgili raporda firmanın ihalelere alınmaması gerektiğine dair görüş olmasına rağmen, sürenin uzamasından dolayı aynı firmanın önümüzdeki üç yıl için nükleer tıp görüntüleme ihalelerini kazanmış olması da düşündürücüdür.