Her gün 8 Mart olsun..

Kadınlarımıza uygulanan şiddete, şahit oldukça, insanlığımızdan utanıyoruz. Çocuklarının gözü önünde öldürülen, sokakta sürüklenen, tecavüz edilen, fiziksel, cinsel, ruhsal şiddete uğrayan kadınlarımızı hemen her gün çevremizden, basın yayın organlarımızdan öğrenmemiz bizlere çoğu kez “bu kadar da olmaz” dedirtiyor. Çünkü her seferinde yaşanan kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet, tecavüz sanki, bir önce yaşanandan daha ağır geliyor bizlere. Kadın cinayetlerinin, kadına uygulanan şiddetin azalmamasında, tersine artmasında, toplum olarak herkesin, hepimizin sorumluluğunun olduğunu da unutmamak gerekir.

Karşımıza çıkan kadının önce insan olduğunu, insanlığın varlık sebebi olduğunu, unutmamak gerekir. İnsan olarak Kadın da olsa, erkekte olsa her birimizin hatalarının, kusurlarının yanlışlarının olabileceğini, bir kadının suçu olsa bile, bunun karşılığının asla ve asla kadına şiddet uygulamak, öldürmek olmaması gerektiğini anlamak, anlatmak gerekir.

‘KÜÇÜK GÖRMEK’

Kadına uygulanan şiddetin en çok görülen ya da gündem oluşturan şekli fiziksel şiddet olsa da, sözel, psikolojik, ekonomik ve cinsel şiddete daha çok kadınımızın maruz kaldığı da, bilinmektedir. Bu tür şiddetin çok fazla gündem oluşturmaması pek çok kadınımızın durumu kabullenmesi, ya da toplum tarafından şiddet deyince fiziki şiddetin daha çok ön plana çıkmasındandır.

Bir kadını küçük görmek, sürekli eleştirmek, beceriksiz olduğunu söylemek psikolojik şiddettir. Kadını çalışmaya zorlamak, ihtiyaçları için yeterli para vermemek, kredi kartına el koymak ve benzeri durumlarda ekonomik şiddettir. Emin olun ki, yüz binlerce kadınımız fiziksel şiddetin yanında, söz konusu her türlü şiddete de maruz kalmaktadır.

Kamuoyuna yansıyan, fiziksel şiddete maruz kalan kadınlar, buzdağının görünen yüzüdür. Son yıllarda kadına şiddetin ve kadın cinayetlerinde ki artışın sebepleri araştırılmalı ve çözüm yolları bulunmalıdır. Kadına şiddetin artmasında, kadına şiddet uygulayanlara verilen cezaların caydırıcı olmamasının payı büyüktür. Kadına şiddet uygulayan bir kişi karakolun ön kapısından girip, arka kapısından çıkıyorsa, orada çok önemli bir yasal boşluk var demektir. Bir kişinin bile can güvenliğinin olmadığı ortamda, can güvenliğinden bahsetmek doğru değildir.

İngiltere’de parka dolaşan genç bir kızı korkutan adama hakim, 7 yıl, 7 gün ceza verir. Cezanın çok ağır olduğunu söyleyenlere hakimin cevabı oldukça manidardır. “Korkuttuğu için 7 gün. Genç bir kızın parkta gezme özgürlüğünü kısıtladığı için 7 yıl ceza verdim” der.

Kamuoyu baskısının oluşması açısından kadına şiddetin gündeme taşınması elbette önemlidir. Ancak kadına şiddetin minimum düzeye indirmek için kadınlarımızın ekonomik özgürlüğüne kavuşması, eğitim düzeylerinin yükseltilmesinin elzem olduğu da bilinen bir gerçektir. Eğitim ve ekonomik özgürlük konusunda kadınlarımıza yapılan negatif ayrımcılığın da önüne geçilmesi için çabalamak gerekir.

Kadına şiddeti önlemek ve kadın erkek eşitliğini sağlamak için erkek çocuklarımızın yetiştirilme aşamasında, kadınlarımıza yönelik söylemlerin de çok önemli olduğunu unutmamak gerekir. Erkek olmanın kadınlara karşı bir üstünlük olmadığını, insana canlıya zarar vermemeyi, şiddetin kötü olduğunu erkek çocuklarımıza anlatmak öğretmek gerekir.

Kadın cinayetlerine, kadına uygulanan şiddete karşı bilmem, görmem, duymam diyerek üç maymunu oynamayalım. Tüm kadınlarımızı sesi olmak için çabalayalım…

Hep birlikte, kadına yönelik her türlü şiddete dur diyelim!