Sarı Öküz’ü vermeyelim
Hemen pek çoğumuzun bildiği bir hikayedir ‘Sarı Öküz’. Hikayede; bir yerde öküz sürüsü yaşarmış. Çevredeki aç kalan aslanların gözü de sürekli öküzlerdeymiş. Ancak öküzler bir araya geldiğinde, aslanlar sürüye zarar veremezmiş. Aslanlar, öküzler yanaşamayınca küçük hayvanlarla beslenmek zorunda kalırmış.
Küçük hayvanlarla beslenen aslanlar, yarı aç yarı tok hayatta kalmaya çalışırken bakmışlar bu iş böyle olmuyor, toplanıp bir çare düşünmüşler. Aslanlardan biri yanına bir iki aslanı da alarak beyaz bayrak çekmiş ve öküz sürüsüne gitmiş. Aslan heyeti tatlı dille konuşmaya başlamış; “Saygıdeğer öküz efendiler! Bugün buraya sizden özür dilemeye geldik. Biliyorum bugüne kadar size zarar verdik. Ama inanın ki bunların hiçbirini isteyerek yapmadık. Bütün suç o yaşlı topal Sarı Öküz’de. Onun rengi sizinkinden farklı. Hem yaşlı hem topal, zaten sizin de işinize yaramaz. Sizinle bir sorunumuz yok. Verin onu bize, siz kurtulun yine barış içinde yaşayıp gidelim.” Öküzlerin lideri ve diğerleri aralarında tartışmış ve Sarı Öküz’ü vermişler aslanlara. Bir tek Benekli Öküz karşı çıkmış ama kimseye derdini anlatamamış. Bir süre sonra aslanlar yine acıkmış aynı yöntemle gelip bu kez uzun kuyruklu öküzü istemişler; “Gördünüz mü ne kadar barış severiz. Sizi de kararınızdan dolayı kutlarız. Ancak, şu sizin Uzun Kuyruk var ya, kuyruğunu salladıkça nereden baksak görünüyor ve aklımızı başımızdan alıyor. Size saldırmamak için kendimizi zor tutuyoruz. Oysa siz normal kuyruklusunuz. Verin onu bize bu konuyu kapatıp barış içinde yaşamaya devam edelim.” Öküz ve heyeti, Uzun Kuyruk’u teslim etmiş, yine Benekli Öküz karşı çıkmış. Uzun Kuyruk’u aslanlar afiyetle yemişler. Aslanların işine gelen bu yöntem sürekli tekrarlanmış, her seferinde farklı bahanelerle öküzleri tek tek yemişler. Sonunda öküzler zayıflamış, aslanlar küstahlaşmış. Artık, hiçbir bahane ileri sürmeden, doğrudan müdahale ederek, “Verin bize şunu, yoksa karışmayız” demeye başlamışlar.
Öküzler birer birer aslanların pençesinde can verirken, geride birkaç öküz kalmış. İçlerinden biri liderlerine, “Ne oldu bize, nerede kaybettik biz bu savaşı? Oysa vaktiyle ne kadar güçlüydük” diye sormuş. Lider Öküz, Benekli Öküz’ün sözlerini hatırlayarak, gözleri nemli “Biz” demiş, “Sarı Öküz’ü verdiğimiz gün kaybettik bu savaşı.”
Öyle ki, Allah her insana akıl vermiş kullansın diye. Üç günlük ömrümüzde doğruya doğru, yanlışa yanlış diyemeyeceksek hayatın ne manası olur ki? Aman rahatımız bozulmasın. Aman kimse bizimle uğraşmasın. Bilmem, görmem, duymam diyerek haksızlıkları, hukuksuzlukları, adaletsizlikleri, liyakatsizlikleri dile getirmezsek üç maymunu oynarsak bu hayatın ne manası olur ki? Verilen her tavizin yeni tavizler getireceği kaçınılmazdır. Ancak günübirlik küçük menfaatler peşinde koşarken ilerleyen süreçte kontrolün elimizden çıkması kaçınılmazdır. Bu gün yaşamımızda taviz vererek kontrolün elimizden çıktığı Sarı Öküz hikayesine uyan o kadar çok olay var ki. Demem o ki; haksızlığa uğradığımızda hakkımızı aramak, haksızlığa uğrayan kişilerin yanında olmak için çabalamak gerek. Devletimizin, milletimizin birlik ve beraberliğine zarar veren kim olursa olsun, ayrıştıranlara, ötekileştirenlere taviz vermeyelim. Bir düşünürümüzün dediği gibi, “Şerefliler taviz vermez. Şerefin tavizi yoktur.” Biz Sarı Öküz’ü vermeyelim…