Bir Doktor Kolay Yetişmiyor..
Çocuklarımız doktor olabilmek için çok çalışıyor. En zeki öğrencilerimizin bir bölümü yüksek puanlarla tıp fakültelerine girebiliyor ve altı yıllık eğitim, asistanlık, uzmanlık derken hayatlarının yarısı eğitimle geçiyor.
Maaş olarakta mühendisten öğretmenden çok farklı maaş almıyorlar. Bir pratisyen hekim ortalama 7000 TL maaş alıyor. Uyuşturucu kullananı da, belinde silahı olanda elini kolunu sallayarak sağlık kuruluşlarımıza girebiliyor.
Hayatta en çok ihtiyacımız olan sağlıklı olmazdır. Sağlığımızı kaybettikten sonra hayattan lezzet almak mümkün değildir. Sağlıklı olmamız için gece gündüz 24 saat kesintisiz sağlık hizmetleri sunumunu gerçekleştiren sağlık çalışanlarımızın yükü ise oldukça ağır.
Ağır çalışma koşullarının faturası ise bazen çok daha ağır oluyor.
Ankara Şehir Hastanesinde görev yapan, 25 yaşında Asistan Doktor Rümeysa Berin Şen’in nöbet dönüşü evine giderken yaptığı trafik kazasında hayatını kaybetmesi sağlık hizmetleri sunumunu gerçekleştiren sağlık çalışanlarının Çalışma şartlarının ne kadar ağır olduğunu bir kez daha gün yüzüne çıkardı. Doktor Rümeysa Berin Şen’in 36 saat aralıksız nöbet tuttuğunu ve yorgunluk yüzünden kaza yapmış olabileceği ise maalesef çok acı.
Günümüz hayat şartlarında elbette trafik kazası hayatın gerçeklerinden. Ancak, trafik kazasının sebebi önemli. Trafik kazasının sebebi çalışma şartlarının ağırlığı ise, çok daha önemli. İnsana, insan sağlığına hizmet eden bir doktorun uykusuz ve aralıksız mesai yaptırılması sonucunda trafik kazası yapması ve hayatını kaybetmesi üzücü.
Maalesef Sağlık Bakanlığının her geçen gün iş yükünü artırdığı sağlık çalışanlarımız bitti tükendi. Yıllardır devam eden sağlıkta şiddeti önlemek adına bu güne kadar hiç bir mesafenin alınamamış olması, doktorlara her 5 dakikada bir hasta bakılacak diye talimat göndermesi, yaklaşık iki yıldır devam eden pandemi sürecinde bile sağlık çalışanları adına bir şeyin yapılmaması Sağlık Bakanlığının Sağlık Çalışanlarına bakışı yönünden oldukça önemli.
36 saat uyumadan, dinlenmeden sağlık hizmeti vermek, çalışan açısından ve hizmet alan vatandaş açısından oldukça riskli.
Bilinmelidir ki, sağlık çalışanlarının insan üstü güçleri yok. Bilinmelidir ki, Sağlık çalışanları süper kahraman değil. Sağlık çalışanlarımız da normal bir insan. Bir annenin evladı. Onlarında ailelerinin, annelerinin, evlatlarının olduğunu unutmayın. Onlarında uyumaya, dinlenmeye, sosyal yaşama ihtiyaçlarının olduğunu unutmayın.Unutmayalım.
Ağır çalışma koşulları altında ezilen sağlık çalışanlarımızdan herkese güler yüz göstermesini beklemek, hata yapma paylarını kabul etmemek ve her koladan şikayet edilmelerinin yolunu açmak insafsızlıktan başka bir şey değildir.
İnsan sağlığıyla uğraşan bir meslek gurubuna 36 saat aralıksız çalıştırarak nöbet tutturmak, insan haklarına da, insan fizyolojisine de aykırıdır. İnsan sağlığına hizmet eden bir doktorun, kendi sağlığına zarar veren çalışma şartlarını savunmak zorunda kalması ise tam bir trajedidir.
Pek çok hastanede özellikle kıdemsiz asistanların çalışma şartlarının ağırlığı bilinen bir gerçek. Yetkililerin şartları düzeltmek için hiçbir çabalarının olmaması ise düşündürücü.
Bazı bakanlıklarda yeterli personel sayısı varken, hatta bazı bakanlıklarda istihdam fazlası personel varken, Sağlık Bakanlığının yaklaşık %25 eksik personel ile hizmet vermeye çalışmasının faturasını diğer çalışanların ödediğini, yani işyünün diğer personellerin sırtına e yüklendiğini unutmamak gerek.
Dr. Rümeysa’nın ölümü bir şeyi değiştirecek mi? Maalesef hiçbir şeyi değiştirmeyecek, nöbet listesinden Rümeysanın adı çıkarılacak. Yerine diğer asistan arkadaşlarına ekstra fazla nöbet yazılacak.