Mülteciler ve terör…
Ülkemizde sayıları her geçen gün artan mülteci konusu pek çok vatandaşımızın tedirgin olduğu konulardan bir tanesi. Savaş, çatışma, yoksulluk gibi sebeplerle Irak’tan Suriye’ye, Afganistan’dan Sudan’a kadar dünyanın farklı bölgelerinde yaşanan çatışma ve krizler sebebiyle ülkelerini terk ederek ülkemize gelen milyonlarca insana Türkiye ev sahipliği yapıyor. Resmi rakamlara göre 3.6 milyon mülteciyle dünyada en fazla sığınmacıya ev sahipliği yapan Türkiye’yi Pakistan 1.4 milyon, Uganda 1.4 milyon, Lübnan 998 bin, İran 979 bin mülteciyle izliyor.
Söz konusu ülkelerden hemen her gün ülkemize gelen mültecilerle birlikte mülteci şemsiyesi altında ülkemize geçen terörist var mıdır? Sorusu da hemen pek çoğumuzun kendi kendine sorduğu sorulardan bir tanesi.
İstanbul’da yaşanan terör saldırısı, terör eylemini gerçekleştiren teröristin iletişime girdiği kişilerde gösteriyor ki, ülkemize gelen mülteciler arasında teröre yardım ve yataklık yapabilecek terör sempatizanları ve teröristler de var.
Terörist mülteci maskesiyle ülkemize girebiliyorsa, bizim askerimizin yaz kış demeden, karda çamurda kesintisiz sınırlarımızı korumak için verdiği mücadele de kısmen heba olmuş oluyor.
Geçtiğimiz pazar günü İstanbul Beyoğlu’nda yaşanan terör saldırısı sonucunda 6 vatandaşımızın hayatını kaybetmesi ve 81 vatandaşımızın yaralanması ülkemizi yasa boğdu.
Eylemi gerçekleştiren kişinin, Afrin-İdlib üzerinden Türkiye’ye gelen, PKK tarafından eğitilen Suriye uyruklu bir Arap terörist olduğu, Eylemden sonra planının Yunanistan’a kaçmak olduğu teröristin kaçma hazırlığı yaparken evinde yakalandığını yapılan açıklamalardan öğrendik.
Son yıllarda ülkemizde ki Göçmen ve Sığınmacı sayısının hızla artarak devam etmesi ve neredeyse nüfusun %10 una tekabül etmesi çok tehlikeli, üzücü ve düşündürücü.
Her bir köşesi şehit kanlarıyla sulanmış olan cennet vatanımızın mülteci akınına uğramasının tesadüf olmadığını, milletimizin sosyal, demografik yapısı ve nüfus dengesinin bozulması için böyle bir yol izlendiğini görmemek ahmaklık olur diye düşünüyorum.
Emin olun ki, ülkemiz vatandaşlarına yapılmayan pek çok sosyal yardım Suriyelilere yapıldı.
Pe ki bu iyiliğin karşılığı, ABD’nin eğitip donattığı, AB emriyle Türkiye’yi mesken seçen sınırlarımızın yolgeçen hanına döndüğü ülkemizde YPG/ PKK elemanlarının katliam yapması mı olmalıydı?
Askerimizin namus diyerek gece gündüz nöbet tuttuğu, eşinden, çocuklarından, ailesinden ayrı kaldığı, gerektiğinde de uğruna canını verdiği vatanımızın, hudutlarımızın bu günkü durumunun acilen gözden geçirilerek mülteci girişinin engellenmesi gerekmektedir.
Terör örgütlerini destekleyen besleyen ve milletin üzerine salan çevrelerin hedefleri, Türkiye kendi iç sorunları ile uğraşmaktan etrafında olup bitenlerle ilgilenmesin düşüncesidir. Ülkemizin gelişmesini ve güçlenmesini engellemeye yöneliktir. Ülkemize karşı yapılan terör faaliyetlerini yürüten terör örgütleri bu çevreler tarafından sürekli diri tutulmakta ve terör örgütlerine her türlü destek verilmektedir.
Ülkemiz sadece terör örgütlerine karşı mücadelede etmemekte, aynı zamanda dolaylı olarak teröre destek veren Türk düşmanı ülkelerle de mücadelesini sürdürmektedir.
Terörü destekleyen, teröristi yetiştiren, eğiten ve Türkiye’nin üzerine salan sözde medeni batı ülkeleri terör saldırısında hayatını kaybeden masum insanların, bebeklerin, çocukların vebalinin izahını nasıl yapabilir ki?
Ülkemizde başbakanlık yapmış olan bir kişinin “3,5 milyon mülteciyi ağırlıyor, her türlü ihtiyaçlarını karşılıyoruz ve onların Avrupa’ya gelmesinin bir anlamda önüne geçiyoruz. Bunu yaparken terör örgütlerinin Avrupa’ya yayılmasının da önüne geçiyoruz.” İfadeleri olayı tüm açıklığıyla ortaya koymaktadır.
Türkiye Avrupa’nın jandarması değildir. Avrupa’ya geçmek isteyen mülteci geçsin. Demografik yapısı değişecekse ülkemizin değil, Avrupa’nın demografik sosyal yapısı değişsin. Bize ne? Terör örgütlerinin Avrupa’da yayılmasını önlerken ülkemizin içine düştüğü durumdan bir an önce sıyrılmalıyız.
İşi gücü olmayan, hayattan bir beklentisi bulunmayan birey tehlikeli bireydir. Terör örgütlerinin bu tür kişileri kullanması ise çok daha kolaydır.
Zaman, millet olarak tek yürek, tek yumruk olma zamanıdır. Dil, din, ırk, mezhep, meşrep, siyasi görüş milletimizin birlik ve beraberliğinden önemli değildir. Zaman teröre karşı tek yürek olduğumuzu bizi korkutamayacaklarını gösterme zamanıdır.
Sınırlarımızı koruyalım, yanlış sığınmacı politikalarından vazgeçelim. Türkiye Cumhuriyeti devletini mülteci politikalarından uzak tutalım.