Bir sahte doktorumuz eksikti…

07.12.2022
A+
A-

Son günlerde ülkenin gündemini sahte doktorumuz Ayşe meşgul ediyor. Söylenenlere göre sahte doktorumuz Ayşe sadece hastanedeki görevlileri değil, ailesi de dahil olmak üzere çevresindeki herkesi de kandırmış.

Tekirdağ ilimizde yakayı ele veren sahte doktor Ayşe Özkiraz’dan birkaç gün sonra, Erzincan’da da benzer bir olayın daha yaşanmasının aklımıza getirdiği ilk soru, acaba daha ne kadar sahte doktor, yada farklı meslek guruplarından sahte olanlar var?

Basına yansıyan haberlere göre, beyin kanaması geçiren bir hastayı özel şirkete ait bir ambulansla Van’dan İstanbul’a nakleden “sahte doktor” da yakalanmış.

Yani ortalıkta sahte doktorluk yapan sadece Ayşe Özkiraz değil. Anlaşılan o ki araştırdıkça çok sahte doktorlar, belki de pek çok sahte meslek gurubundan kişilerde çıkabilecek sanki.

Lise mezunu bir bayanın pratisyen hekim olarak dört ay boyunca bir hastanede çalışması ve bunu başta idareciler olmak üzere hiçbir kimsenin fark etmemiş olması rahmetli Kemal Sunal’ın filmlerini de aratmıyor.

Çevresindeki hastane çalışanlarına yaşının 25, Çapa Tıp Fakültesi’nden birincilikle mezun olduğunu ve TUS’tan 81 aldığını söyleyen Özkiraz’ın gerçek yaşının da küçük olduğu ortaya çıkmış. Ayrıntılar ortaya çıktıkça olayın neresinden tutsak elimizde kalıyor demekten kendimizi alamıyoruz.

Olayla ilgili Sayın Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, ilgili hastaneye müfettiş görevlendirdiklerini ifade ederek  “Göreve başlaması ve maaş alması gibi bir durum söz konusu değil. Bize herhangi bir belge, beyanda bulunmamış. Bu, tamamen hastanede uzman arkadaşa sahte belgelerle sadece gözlemlemek amacıyla kendisine inandırmış olduğu anlaşılıyor. Durum ortaya çıktığında gereken tedbir alınır.” Demiş.

Hastane yöneticileri ve Sayın Sağlık Bakanının açıklamalarından anlaşılıyor ki, yaşanan olayın faturası sahte doktor Ayşe ÖZKİRAZ’a inanan, onun hastaneye gelip gitmesine izin veren hangi doktor arkadaşımızsa ona kesilecek. Her geçen gün liyakatten uzaklaşılan sistemde işini görevini sorumluluğunu yerine getirmeyen diğer kişiler muhtemelen aklanarak  temize çıkacak. Peki konu bu kadar basit mi? Bekleyip göreceğiz.

Geçtiğimiz günlerde biri Ataşehir’de, biri Tokatta iki özel hastanede çalışanların basına yansıyan haberleri de gündemi meşgul etti. Hastanede görevli bir personelin, kadın hastayla alay edip o anları kameraya alması ve  diğer hastanede felçli bir hastaya kötü muamele etmesi sonucunda, söz konusu hastaneler tarafından yapılan açıklamalara göre, özel hastanelerin ilgili personellere işten çıkarma cezası verdiği ve personeller hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunduğu halde, Sağlık Bakanlığı her iki hastaneyi de kapatma cezası vermiş.

Elbette iki özel hastanede de çalışanların hastalara yaptıklarını kabul etmek mümkün değil. Ancak, çalışan personellerin yaptığı yanlışın cezasını doktorundan hemşiresine güvenlik görevlisine kadar hastanenin kapatılmasıyla diğer çalışanların da dolaylı olarak cezalandırılması, kapatılan hastanelerin ekonomik kayıplarından dolayı, çalışanlarının işsiz kalması, ameliyattan yeni çıkmış hastaların bile diğer hastanelere taşınması, hastaların tedavilerinin yarım kalması da madalyonun diğer yüzü.

Elbette biliyoruz ki her kurumda olduğu gibi, şüphesiz kapatılan hastanelerde de, işini layıkıyla yapan onlarca, yüzlerce doktorumuz, hemşiremiz, personelimizde mutlaka bulunmaktadır. İster kamu, ister özel hastane olsun hastane kapatmanın yansımaları ağır olabilir. Bundan dolayıdır ki, insana, insan sağlığına hizmet eden sağlık kuruluşlarının savaşta, olağanüstü durumlarda bile kapatılmaması gerekmekte ve sıkıntılı durumlarda ise kamu, yani Devlet, hastane yönetimini ele alır ve