Deprem öldürmez. İhmal öldürür.
İhmal deyince elbette ilk aklımıza gelen depreme dayanıksız çürük binalar.
Ancak, binaların sağlam zeminlere oturtulması da sağlam binalar kadar önemli. Anadolu’da kurulmuş olan uygarlıkların yerleşim yerleri genellikle sağlam tepelere kurulmuş, sulak ve düz araziler, tarım amaçlı kullanılmış. Maalesef bu gelenek 1950’li yıllarda bozulmaya başlamış son yıllarda da tamamen kontrolden çıkmış.Genel itibarıyla son yıllardaki yeni yerleşim yerleri, düz ovalarda oluşmakta. Özellikle İzmir gibi bazı illerimizdeki gökdelenler bataklıklar üzerine inşa edilmekte. Oysaki uzmanlara göre ovada gerçekleşen bir depremin etkisi dağ eteklerine doğru çıkıldığında yarı yarıya düşüyor.
6 Şubat 2023’te Kahramanmaraş merkezli saat 04.17’de 7,7 saat;13.24’te 7,6 büyüklüğünde iki deprem gerçekleşti.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın depremden bir yıl sonra 2 Şubat 2024 Cuma günü yaptığı resmi açıklamaya göre; Kahramanmaraş dışında Hatay, Osmaniye, Adıyaman, Diyarbakır, Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis, Adana, Malatya ve Elazığ’da 53 bin 537 kişinin hayatını kaybettiğini, 107 bin 213 kişinin de yaralandığını söyleyerek resmi rakamları kesinleştirmiş oldu. Ancak, depremdeki can kaybı, yaralı ve özellikle de kayıp sayıları hakkında net verilere ulaşılamamaktadır.
Ve 6 şubat depreminin üzerinden iki yıl geçti.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın 26 Ocak 2025 tarihli açıklamasında, deprem sonrası birçok binanın teslim edildiği ve yeniden inşa çalışmalarının ilerlediği belirtti. Ancak depremden iki yıl geçmiş olmasına rağmen, bölge halkının acil, barınma, güvenlik, altyapı gibi temel ihtiyaçlarının hala karşılanmadığı açıkça ortada.
Aradan geçen iki yıla rağmen konteynır sayılarında hiçbir azalmanın olmadığı, %60 oranında biten binaların kira yardımı yapmamak için hak sahiplerine teslim edildiği gelen bilgiler arasında.
Bölgedeki bazı yerleşim alanlarının, “rezerv alan” ilan edilerek, hak sahiplerinin elinden arsalarının alındığı, vatandaşların mülkiyet haklarının ihlal edildiği, rezerv alan kararlarının hangi kriterleregöre alındığı ve hangi verilerin kullanıldığının da net olmadığını da deprem bölgesindeki vatandaşlar söylüyor.
Deprem sonrası yapılan planlama ve uygulama süreçlerinin zaman çizelgesi ve ilerleyişi hakkında herhangi bir bilgi yoktur. Verilen vaatler daha çok ekonomik ve siyasi çıkarlar doğrultusunda ilerlemektedir.
Depremde yıkılan binalarla ilgili sorumlular cezalandırılmamış, bu durum, kamu vicdanını derinden yaralamıştır. Deprem bölgesinden göç eden milyonlarca vatandaşın durumu da net verilere dayanmamaktadır.
Özetle, deprem sonrası verilen vaatler ve hedefler, depremin üzerinden iki yıl geçmiş olmasına rağmen genel itibarıyla gerçekleşmemiştir.
6 şubat depremlerinden sonra 680 bin deprem konutuna ihtiyaç olduğunu yapılan açıklamalardan öğreniyoruz. Peki 680 bin konutu yapmak çok mu zor? Hiç zor değil.
Yapılan bir çalışmaya göre;
Kur korumalı mevduata 48 milyar dolar harcanmış. Harcanan paranın konut karşılığı 761.905.
Deprem vergisinden toplanan para 39 milyar dolar. Toplanan vergi karşılığı 619.048 konut.
Kamu özel işbirliği (KÖİ) sadece karayolu projelerine harcanan para 6,285,714,286 dolar. Karşılığı 99.773 konut. Yapılabiliyormuş.
Söylemek istediğimiz kaynaklar etkin ve verimli kullanılabilseydi ihtiyacın kat be kat üzerinde konut üretilebilirdi. Sadece deprem vergileri bile konut üretmeye yetiyor.
Bunun yanında 1999’daki Marmara depreminden sonra toplanmaya başlayan deprem vergisinin 88 milyar TL olduğu, 6 şubat depremi için de 115 milyar TL’nin toplandığı toplanan paranın nereye nasıl harcandığı da halen gizemini korumakta.
Sonuç olarak, on binlerce insanımız öldü, sakat kaldı, yakınlarını, ev ve işyerlerini kaybetti. Geçen iki yıllık süreye rağmen barınma, eğitim, sağlık ve güvenlik sorunları halen çözülemedi.