Yoksulluğun Beyaz Önlüklü Yüzü: Hekim Dışı Sağlık Çalışanları Nereye Koşuyor?

04.05.2025
A+
A-

TÜRK-İŞ’in Nisan 2025 verileri açıklandı: Açlık sınırı 24 bin lirayı, yoksulluk sınırı ise 78 bin lirayı aştı. Bu rakamlar artık sadece bir istatistik değil; sağlık emekçilerinin yaşadığı derin ekonomik travmanın da somut kanıtı. Ama ne yazık ki hâlâ görmezden geliniyor. Özellikle hekim dışı sağlık çalışanlarının durumu artık “geçim zorluğu” değil, doğrudan bir yaşam mücadelesine dönüşmüş durumda.

Sağlık sisteminin görünmeyen kahramanları olan hemşireler, teknikerler, laborantlar, ebeler… Onlar pandemide alkışlandılar, afişlerde poz verdiler ama şimdi boş tencerelerle baş başalar. Birlik Sağlık-Sen Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Kucur’un sözleri bu açıdan sadece bir sendikal eleştiri değil; aynı zamanda bir çığlık.

17 yıldır yetki var, hakkımız yok!” diyor Kucur. Ne kadar da doğru… Yıllardır sözde temsil edilen sağlık çalışanları, reel maaş artışı dahi göremeden yoksullukla sınanıyor. Yetkili sendikaların başarıları, yalnızca billboardlarda ve süslü basın bültenlerinde yaşıyor. Oysa hastane koridorlarında, acil servis nöbetlerinde, gece sabaha kadar uykusuz kalan emekçiler için gerçek bambaşka: Derinleşen yoksulluk ve değersizlik.

Kucur’un sert ama yerinde bir benzetmesi var: “Süt vaadine kananlar, inek gibi sağıldıklarını anlayacak.” Bu söz, sahte umutlarla geçirilen yılların ve kandırılmış beklentilerin özetidir. Sağlık çalışanı artık bu kısır döngüden kurtulmak istiyor. Sahte vaatler yerine, gerçek mücadeleye çağrı yapıyor.

Belki de en dikkat çekici tespit, kamu işçileriyle memurlar arasındaki uçuruma yapılan vurgu: 4/D işçileri sendikal haklarını kazandı, maaşları birçok uzman sağlık çalışanını geçti. Bu tablo, kamu personel sistemindeki adaletsizliğin tokat gibi yüzümüze çarptığı andır.

Ve bir başka gerçek: İkinci iş yasağı. Geçinemeyen memura “başka iş yapma” diyerek neyi amaçlıyoruz? Kirasını, faturasını, çocuğunun okul masrafını nasıl karşılasın bu insanlar? Eğer devlet yaşanabilir bir maaş veremiyorsa, o zaman insanların geçimini sağlayacak yolları da tıkamamalıdır.

Kucur’un çağrısı net: “Kırmızı kart göstermeden bu düzen değişmez.” Hak, ancak talep edilirse kazanılır. Konfor alanında kalıp susarak değil, ses yükselterek, yanlışlara karşı durarak bir gelecek inşa edilebilir.

Artık sağlık çalışanlarının bu sessizliğe mecbur olmadığını, mücadele ederse kazanabileceğini hatırlama zamanı. Çünkü sadece maaşlar değil, onurlar da yıpranıyor. Bu düzeni değiştirecek olan, sadece hastalara değil, kendisine de şifa arayansağlık emekçisinin kendi sesidir.